hesabın var mı? giriş yap

  • ilk hatalı çıkışını 27 ekim 1981 de yapan kaleci. hala da devam ediyor.

    geçen haftanın en beğenilen entry'leri zoraki editi: ulen bu listeye girsin diye yazmadım yukarıdaki şeyi. maç esnasında aklıma geldi, yazdım. hepsi bu. daha önce volkan için sözlükte veya twitter'da benzer espri yapıldıysa nereden bileyim ben? tamam anladık hakan arıkan için yapılmış daha önce bu espri sözlükte. hakan arıkan başlığını daha önce hatmediğim için tüm sözlük camiasından özür dilerim. ha bir de geçen haftanın en beğenilen entry'leri sonuçlarını her hafta okuyup ezberleyip aklımda tutamadığım için de ayrı bir özür dilerim. eşekliğime verin.

  • şimdi televizyonda avrupa basının yorumlarını, özellikle ingiliz basının kendisine yüklenmesini seyrediyorum da her şey bir yana şunlar geliyor aklıma; "lan biz senelerce kıt kanaat kupalara katılıp sikilip, sokulduk afedersin. hakemlerden çektik, ezdiler büzdüler. hakan ünsal'a rivaldo yüzünden tereddütsüz gösterirken kartı ya da ne bileyim avrupa şampiyonalarında oynatacak adam bulamazken iyiydi di mi. roma'da sopa yiyip bile geldi türk takımı. finalde hagi'ye kartı zart diye gösterirken adams'a bi sikim göstermemişlerdi falan. yanisi senelerce bize soktular çıkardılar şimdi sıra bizde lan. bunu da cüneyt çakır sağladı. sağolsun varolsun."

    diye anlık düşünmedim değil yani.

  • hansa birliği modern komünizm ve kredi sistemlerinin yolunu da açmıştır. akraba kayırmanın alalen yapıldığı bir oluşumdur. hatta hansa birliğine üye olan ingiliz firmaları osmanlı devletinde ticaret yapabiliyor, diğerleri yaparsa zevkle cezalandırtıyorlardı.

  • geçen eşim tutturdu aya gidelim. peki dedim kıramadım atladık mekiğimize. normalde hep marsa gidiyoruz da benim hanım evlenmeden önce ailesiyle yazları hep aya gidermiş. neyse efendim aya indik. bir baktım her yer çekirdek. bizim hanım eğildi birkaçını topladı. dedi şimdi kafada faunus var, mekiğe dönünce yeriz. lan meğer ayçekirdeği bildiğin ay çekirdeğiymiş. yemin ediyorum aklım çıkıyordu.

  • kanser olmadığım gerçeği. ayrı ayrı yerlerde 3 doktor o kadar emindi ki ben de inanmıştım gerçi ilk ikisi kıbrıstaydı o yüzden ziktiri çekmiştim tabi içimden. 2 ay önce falan döndüm istanbuldaki de evet deyince baya baya moda girmiştim ama geçer ya moduna. meğerse kanser değilmişim. yeni öğrendim ama ben de garip bi iz bıraktı diyebilirim. öleceğmi anladım er ya da geç. evet bundan müzdarip yaşayıp iş güç okul kurs peşinde koşturmaktan bu gerçeği atlamışım yıllarca. ölecez la ve aniden olacak sanırım ben daha fazla bu strese dayanamaya cağım bu gereksiz koşturmacaya. belirsiz gelecek için bu kadar efor sarfetmeye dayanamıyorum şimdi. yaşamak istiyorum ben gerçekten yaşadığımı hissederek yaşamak istiyorum. ama okul bitmeden bunu yapamayacağımı da biliyorum bu da fazla ikiyüzlüce ve canımı sıkıyo. toplumdan uzaklaşmayı planlayıp yine de toplum içinde sahip olmam gereken vasıfları kazanmanın peşinde koşturuyorum şimdi. kendimden de tiksinmkeye başladım. iç mimar dekoratör ne boksa olmak istemiyorum 3d max bilmek istemiyorum ben insan olmak istiyorum en çok bunu istiyorum. da du bakalım şarteller ne zaman atacak? bekliyor insan gene de.

  • adamlardır. en has adam onlardır. adamlığın kitabını yazmışlardır. adamlık kanlarında vardır. adam olarak doğmuşlardır. adam olarak öleceklerdir. bu arada çok adamlardır.

  • çağdaş mizah üreriticileri arasında özgünlüğü ile yüksek sıralarda yer alan komedyen, yazar ve yönetmen.

    youtube’da viral olan videolarıyla büyük bir çıkış yakalayıp büyük balıkların arasına geçiş yapmış biri kendisi. mizahi zamanlamasından ironik üslubuna kadar çok özgün ve bir o kadar yaptığı işte başarılı.

    şimdiye dek ürettiği üç tane special’ı var: words words words, what. ve make happy.
    her bir show burnham’ın dünya ve kendisi ile olan ilişkisini yansıtıyor. eski işlerinden yenilerine doğru gittikçe iğneleyici ironi yerini anksiyete ve depresyona bırakıyor. bo burnham’ın gelişim süreci hakkında güzel bir inceleme wisecrack tarafından yapılmış.

    en “depresif” parçaları (üçü de kapanış parçası):
    we think we know you
    cant handle this
    are you happy

    stand up performansları sergilemenin onun üzerinde oluşturduğu baskı dolayısıyla stand up’a ara vermiş gibi gözüküyor. h3d3 ile yaptığı podcast’te şovların öncesinde ve sonrasında geçirdiği panik ataklardan ve anksiyetesinin onu ele geçirdiğinden bahsediyor.

    ilk defa yönetmenlik tecrübesi olan -senaryosu da kendisine ait- eighth grade eleştirmenler ve sinefillerden oldukça pozitif yorumlar (rt’de %98~) topladı. ödül sezonunda en azından festival ödüllerini silip süpürür gibime geliyor.

    röportajlarını dinlediğinizde aklının işlemci hızına şaşırıyorsunuz cidden. şimdiye dek bir cümlesinin sonunu görmedim ben. bir örnek. bunun nedeni biraz da anksiyetesi olabilir.

    doğuştan yetenekli olduğuna inandığım bir insan kendisi. piano ve gitarı o kadar güzel çalıyor ki. aynı zamanda eggshell isimli şiir kitabında mizahi şiir nedir ne değildir açık açık gösteriyor, kelime ustası. görüldüğü üzere kamera önünde olduğu kadar arkasında da başarılı.

    bo burnham en klişe tabir ile güldürürken düşündüren biri: onun için düşünüyorsunuz, sonra kendiniz için düşünüyorsunuz. anlattıklarında kendisiyle alay ettiği kadar izleyici ile de dalga geçiyor. bazen izleyicisine kızıyor, anlattıklarını anlayamadıkları için. bunun en güzel örneği green room’da art is dead isimli parçasını seslendirirken komedyenlerin sessizce oturup seyircinin sözlerin anlamından bihaber gülüyor olması sanırım. cant handle this isimli parçada direkt “chipotle metaforunu anlamadınız o yüzden açık açık anlatayım” diyor.

    özellikle what. ve make happy’yi izlerken içinizin bi tarafı hüzünle dolar, hatta benim ikisinin de bitişinde gözlerim de dolar. bo burnham’ı eşsiz yapan da bu samimiyeti ve kişinin kendisiyle ilişkilendirirken hiç zorluk çekmeyişidir *. kimisi için de bo burnham bir yansımadan ibarettir. umarım yeni şeyler üretmeye devam eder ve bizi kendisinden mahrum bırakmaz.

  • şimdi izledim ben de. ulan ne acayip ya.

    bir iki gün sonra doğum yapacağını söylediğin hamile eşin evde. sen gece gezmesindesin.
    gidiyorsun adamın birinin karısına sarkıntılık yapıyorsun.
    adam sana tepki gösterince kafa atıp burnunu kırıyorsun.
    karısına sarkıntılık yapıp, burnunu kırdığın adamı gittiği hastanede de rahat bırakmayıp senin karın olduğunu bilmiyordum al bu silahı vur beni diyorsun.
    orada da kavga çıkarıp silahını ateşliyorsun ve hiçbir şey olmamış gibi çıkıp gidiyorsun.

    yani bütün bunları ben yapsam şimdi haklı olarak hapisteydim. arda turan ise oturmuş instagram başında adamlık kasıyor.

  • bir toplumun enerji fiyatlarındaki yükselişle beraber enerjiye erişiminin kimi zaman aniden kimi zaman yıllar içinde yavaş yavaş kısıtlanmasıdır.

    ani şoklar genellikle finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmalarla gelişir. ticaret savaşı ve pandemi krizi sonrasında çok duyulan bir kavram var: tedarik zincirlerinde kırılma

    kısaca çin-abd arası dış ticaret mekaniğinin büyük bir kısmının seneler boyunca ucuz emekle beraber çin üzerinden gelişmesinin getirdiği alışkanlık aniden ortadan kalkınca bütün zincirler aksadı.

    pandemi ise daha çok dünya'nın kaynaklarının artan insan nüfusunu besleyememesinin bir dışavurumu olarak nitelendirilebilir. bu iki olgu hep beraber bütün sistemi sarstı.

    kendi işgüçlerinin daha pahalı olması sonucunda alternatif tedarik zincirlerinin maliyetlerinin yaratacağı maliyet enflasyonu ve pandemi nedeniyle harcama eğilimlerinin düşmesi sonucunda refahın yayınım hızı düşmeye başladı.

    genişlemeci para politikalarının enflasyon yaratmaya başlaması ve maliye politikalarının yetersiz kalması bunun başka bir tezahürüdür.

    peki refahın yayınım katsayısı nedir?

    canınızı sıkmak istemem ama bir toplumun içerisinde üst düzey zekaya ve çalışma alışkanlığına sahip çok az bir kesim vardır. iktisadî faaliyetler sonucunda yaratılan değerin göreceği talebin paranın devir hızına bağlı olarak enflasyonist olmaktan çıkabilmesi kapalı bir toplum içinde bu kişilerin yaratacağı eylemlere bağlıdır.

    bu yazıyı okuyan kişilerin kahir ekseriyeti de bu grupta değil. bu az sayıda kişinin yaratacağı değer yatırım bütçeleriyle desteklenerek ancak bir refah üretir. faiz indirildikçe artan daha doğrusu artması beklenen parasal devir hızı enflasyon yaratmaya böyle başlar. açıkçası bu tarz yatırım kalemlerinden çıkacak artı değerin refaha dönüşümü de kapasite olarak bir orta sınıf yaratır.

    yaşanan şey tam olarak harcama eğilimleri törpülenen insanların bir de tedarik zincirlerindeki kırılmalarla yaşanan maliyet enflasyonu neticesinde iktisadî faaliyetten kaçınmak istemesidir. birinin nedeni pandemi, diğerinin nedeni tedarik zinciridir.

    enerji fakirliği bu noktada ortaya çıkar. çünkü gelişmiş ülkelerde enerji talebi doğal olarak daha yüksektir. ama emeğin de değerli olması nedeniyle gelen enflasyonist etki enerjinin de değerini artırır.

    bunu açmak gerekirse bir ülke ekonomisinde maliyet enflasyonu içerisinde ham madde ve sermaye malı olduğu kadar çalışan ücretleri de vardır. fizikî olarak enerji talebi yükseldiğinde buna çalışan maliyeti de eşlik eder çünkü parasal döngü yeknesaktır.

    ezcümle birim işçi maliyeti yüksek olan abd'de aynı iş için mekanik olarak aynı birim enerji gerekse de, yüksek işçi maliyeti enerji fiyatlarını da yukarı çeker.

    işgücünün ucuz olduğu bir ülke yerine pahalı olduğu bir ülkeye aynı endüstriyel işi çekerseniz, enerji maliyeti artacaktır. yani aynı birim enerji tüketilse de, uluslararası piyasalarda enerji fiyatı yukarı gider. çünkü o enerjiyi kullanacak olan toplumun fertleri daha çok ücret talep ederler.

    kuşkusuz bu durum türkiye gibi çeper kapitalist ülkelerde enerji maliyeti yaratır. devletin sosyal transfer ve yatırım politikalarıyla şekillenen iktsadî düzen sürdürülmemeye başlar. artan elektrik faturaları bunun bir yansımasıdır. yeni düzende ihtiyaç duyulan enerji sistemin sürdürebileceği eşiğin üzerine taşınır.

    bunu engellemek için faizler düşürülerek tüketim artırılmaya çalışılsa da cari denge izin vermez. esnaf bundan şikayet eden ilk kesim olur. teorik olarak esnaf özellikle 2022 gibi bir yılda zaten refah üretemez, kısıtlı katma değeri de artan enerji fiyatlarıyla katma değer olmaktan çıkar ve eksi değer olur, yani toplumun kaynağını tüketen tarafa geçer.

    bu durum konjonktürel olduğu kadar kalıcıdır. çünkü gezegenin kaynakları kitlelerin taleplerini karşılayabilecek durumda değildir. bir bakteri popülasyonu nasıl besini köklediğinizde artıyorsa azalttığınızda da düşer.

    enerji de bu açıdan benzerlik gösterir. maliyeti artan enerjiye erişim zorlaştıkça her şey zamlanır ve harcama eğilimi baskılanır. tüketim düşer ama nüfus ve talep aynı hızla düşmez. bu süreçlerde kaos ve gerilim artar. uzun vadede bir topluma enerjiyi uzun yıllar pahalı vermeye devam ederseniz nüfus eninde sonunda azalacaktır.

  • "atatürk yoksa bu maça çıkmıyoruz, süper kupayı da alın bir tarafınıza monte edin" diye rest çekilmesi gereken bedevi eylemi.

    ey galatasaray ey fenerbahçe! tarihinize sahip çıkmanın zamanıdır.

    30.12.2023 editi: yaşa fenerbahçe yaşa galatasaray yaşa mustafa kemal paşa yaşa!